Bahçeli'den Gazze çıkışı: Tarafsızlık, namussuzluktur
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. İsrail'e verdiği 24 saat süre dolan Bahçeli, Türkiye'nin barışı sağlamak için en sert şekilde tepkisini ortaya koymasını istedi. Bahçeli, kendisinin de gerekirse Gazze'ye gideceğini söyledi, "Zulmün karşısında tarafsızlık, namussuzluktur." diyen Bahçeli "Şafak sökmeden orada olmasını biliriz" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. İsrail'e verdiği 24 saat süre dolan Bahçeli, Türkiye'nin barışı sağlamak için en sert şekilde tepkisini ortaya koymasını istedi. Bahçeli, kendisinin de gerekirse Gazze'ye gideceğini söyledi, "Zulmün karşısında tarafsızlık, namussuzluktur." diyen Bahçeli "Şafak sökmeden orada olmasını biliriz" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Kurulan her Türk devleti, bir öncekinin temelleri üzerinde yükselmiş ve çağına mühür vurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ağaç kovuğundan çıkmamış, telkinle kurulmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, olağanüstü şartlarda tarih sahnesindeki yerini almıştır. 1923 yılının 29 Ekim'inde Cumhuriyet, 158 mebusun oyuyla kabul ve ilan edilmiştir.
Nasıl Cumhuriyet'ten dönüş yoksa, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden de dönüş olmayacaktır. Millet, kararını kesinkes vermiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet'in emanetlerini çok güçlü bir şekilde güncellemiştir. Eğer Atatürk bugün yaşamış olsaydı, devletimizin geçirdiği badireleri dikkate alarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yılmaz bir müdafaacısı olurdu. Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir. Geçmişin izinden yürüye yürüye bugünün ve geleceğin parlak günlerine mutlaka ulaşılacaktır.
Günübirlik düşünmek, hamasetle günü kurtarmak, hadiselerin akışına göre politika değiştirmek bölgesel tehdit ve tehlikeleri eninde sonunda vatan topraklarını taşıyacaktır. 13 Kasım 2009 tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda şu açıklamaları yapmıştım: Adı üstünde jeopolitik üzerinde yaşanılan coğrafyanın yöneticilerine yüklediği yönetim vizyonunu tanımladım. Yüksek siyaset, kaynağını coğrafyadan alır. Her coğrafyanın zorunlu politikası vardır. Coğrafya aynı duruyorken 10 asırdır bu topraklardan yükselen politik dinamikleri değiştirirseniz buradan hepinizi uyarıyorum ki coğrafyayı mutlaka kaybedersiniz. Bugün karşımızdaki tehlike de budur. İnsanlığın geçmişi, tarihin çöplüğü bunu öngörmemiş, yöneticilerin ve devletlerin enkazıyla doludur. Coğrafyamız tartışılırsa milletimiz, milletimiz tartışılırsa devletimiz, devletimiz tartışılırsa bayrağımız, bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır.
O günkü düşüncelerim aynısıyla böyleydi. Kimsenin tereddüdü olmasın ki 14 yıl evvel ne söylediysem arkasındayım, altındaki imzaya da sahip çıkacak ahlaki tutarlılığı sonuna kadar gösteririm. Kısır çekişmelerin, bayağı ezberlerin, söz ve siyasi cepheleşmelerin devlet siyasetine yön vermesi diye bir şey olamaz. Türk milletinin savunma hattının son sınırı Misak-ı Milli ile çizilmiştir. Bilinmelidir ki Misak-ı Milli ihlal edilemez bir egemenlik beyanıdır ve zaman aşımına tâbi değildir. Vatanımızı korumak, devletimizi müdafaa etmek, Anadolu topraklarına saplanıp kalarak yapılamaz. Eğer böyle olursa kademe kademe vatanımızı kaybederiz.
Vakıf Katılım
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu şuurla ülkemize yönelik tehlikeleri kaynağında bertaraf etmektedir ve kesinlikle yalnız değildir. Kudüs güvende değilse, Gazze güvende değilse, Halep güvende değilse, Kerkük güvende değilse; soydaşlarımız ve kardeşlerimiz güvende değilse Ankara'nın güvenliğinden hiçbir akıl ve vicdan sahibi bahsedemeyecektir. Kadim devlet aklımız ve irademizle devrede olamazsak, siyasi ve diplomatik temasları, askeri caydırıcılıkla desteklemezsek Anadolu'da da benzer şeylerle karşılaşmamız mümkündür.
Sosyal medyadan yaptığım paylaşımda 'MHP olarak çağrımız şudur: Eğer bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse milletimle açık açık paylaşıyorum ki Türkiye süratle devreye girmeli, sorumluluğu gereği her neyse yapılmalıdır. Gazze'ye koruma misyonu bize ecdadımızın mirasıdır' demiştim. Bazıları önden siz buyurun diye alaycı karalama kampanyasına başvurdular. Devletim istesin, milletim destek versin, Gazze'deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapanla insanlık mevzisine girmek için yola revan olmazsam namerdim.
İSRAİL'E TANINAN 24 SAAT SÜRE DOLDU
Gazze'yi ecdat mirası olarak göremezmişiz. İsrail-Filistin çatışması bizim meselemiz değilmiş. Bu ifade sahiplerinin hepsi vicdanen ve kalben yanmış ve küle dönmüş bir avuç çapulcudur. Zulmün karşısında tarafsızlık, namussuzluktur. Biz haklının, mazlumun, insan onurunun, kardeşlerimizin tarafıyız. 24 saat dolmuştur. Türkiye Cumhuriyeti barış ve çözüm iklimini yeşertmek adına her türlü müdahale ve mücadeleye hazır ve kararlı olmalıdır. Bizde geri adım yoktur.
"ŞAFAK SÖKMEDEN ORADA OLMASINI BİLİRİZ"
Birleşmiş Milletler etkisizdir. BM Genel Sekreteri Refah Sınır Kapısı'nda boy göstermekten başka bir şey yapamamıştır. İİT'den umut yoktur. Kahire Barış Zirvesi'nden bir sonuç çıkmamıştır. İslam ülkeleri atıl şekilde izlemektedir. Gazze'yi koruma ve kollama misyonu Türk milletinin üzerindedir. Ya kalıcı barış için iki devletli çözüm için taraflar masaya otururlar ya da Türkiye Cumhuriyeti tepkisini üst düzeyde en seri ve sert şekilde gösterir. Bizim tavrımız budur. Gazze'ye gitmek gerekirse de kimse meraklanmasın, Allah'ın inayetiyle aranılan ve beklenilen her yerde şafak sökmeden olmasını da gayet iyi biliriz. Çocuklar ölmesin. Bebekler ölmesin. Kadınlar ölmesin. Zalimler mahvolsun, caniler kahrolsun."