Ulusal Hububat Konseyinin "TAHIL KORİDORU MUTABAKATININ BAŞLANGICINDAN BU GÜNE SEYRİ VE GELECEK BEKLENTİLERİ"
TAHIL KORİDORU MUTABAKATININ BAŞLANGICINDAN BUGÜNE SEYRİ VE GELECEK BEKLENTİLERİ
Pandemi kaynaklı yaşanan sorunların gıda arzı, gıda temini ve fiyatları üzerindeki baskısı azalarak sürerken, 24 Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna arasında savaş patlak vermiştir. Savaş; lojistikte aksama, gıda tedarik zincirinde sıkıntılar, limanların, kritik önemdeki ticari işletmelerin kapanması sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Rusya ve Ukrayna’nın birçok temel gıda maddesinin küresel tedarikçisi konumunda olmaları (Dünya’da arpa ihracatının %27-30’unu, buğday ihracatının %30-34’ünü, mısır ihracatının %17-20’sini oluşturmaktadırlar) savaşın etki alanını gıda güvenliğine taşımış, sonrasında ise başta AB ülkeleri olmak üzere tüm Dünya’da enerji krizinin patlak vermesinin ana nedeni haline gelmiştir.
Rusya’nın doğal gaz ihracatı küresel ticaretin %20’sini oluşturmaktadır (enerji fiyatlarında dramatik artışlar, enerji yoğun üretilen gübre, tarımsal ilaç gibi girdilerin üretim maliyetlerinin yükselmesinin nedeni). Rusya azotlu ve potasyumlu gübrede yaklaşık %15’er, savaşa taraf olan Belarus ise potasyumlu gübrede yaklaşık %15 küresel ihracat payına sahip olup, ticaretlerinin kısıtlanması global gübre fiyatlarını adeta şaha kaldırmıştır.
Ülkeler her Global krizde olduğu üzere stoklamaya yönelmişler, ihracat kısıntına ya da yasaklama yoluna gitmişler (gıda milliyetçiliği), bireyler ise gıda temin güvensizliği ve panikle temel ürünlerde stoğa yönelmişlerdir. Tüm bunlar gıdaya erişimde önemli sorunlarla birlikte Global gıda fiyatlarında önemli artışlara, daha önce enflasyonla tanışmamış ülkelerde bile günlük hayatı etkileyecek düzeyde yoğun enflasyon baskısının oluşmasına neden olmuştur.
Dünya buğday üretiminin 778 milyon ton düzeyinde olacağı (global anlamda üretimde önemli bir değişim olmayacağı) tahmin edilmekle birlikte, tüketimin 788 milyon ton olacağı, stokların azalacağı beklentisi önemini muhafaza etmektedir. Ama asıl sorun Ukrayna’nın bu üretim sezonundaki üretiminin düşmesi, gelecek üretim sezonunda bunun çok daha dramatik olacağı beklentisi yanında (savaşın doğurduğu sorunlar nedeniyle topraklarını kaybetmesi, can güvenliği sorunu, nüfusunun önemli bir kısmının ülke dışına göç etmesi, üretme motivasyonundaki düşüş gibi nedenlere bağlı olarak ekim, bakım ve hasatta yaşanan sorunlar nedeni ile buğday ve mısır üretiminde önemli düşüş-on milyonlarca ton rekolte düşüşü-öngörü olmaktan çıkmış yaşanan bir gerçeğe dönüşmüştür), geçen sezon depolarda bekleyen ürünler ve bu sezon üretilen ürünlerin savaş nedeni ile dünya pazarlarına arz edilememesidir. Üstelik Rusya da ürettiklerini savaşın oluşturduğu sorunlar ve konulan ambargolar nedeni ile Dünya pazarlarına arz sorunları yaşamaktadır.
Bu koşullar; enerji, gübre, zirai ilaç gibi maliyeti doğrudan etkileyen unsurların pazara arzında oluşturduğu zorluklar ve fiyat artışlarına bağlı olarak tahıl ürünlerinin fiyatları toplumların altından kalkamayacağı düzeye ulaşması sonucunu doğurmuştur. Dünyanın bir bölümü özellikle Afrika’nın birçok ülkesi zaten kuraklık nedeni ile kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya iken, temel gıda ürünleri olan tahılların temin güçlüğü veya yüksek fiyatları nedeni ile sorun giderek derinleşmiş, insani drama dönüşmüştür. Nitekim salgından önce tonu 250 dolar olan ekmeklik buğday fiyatı, salgınla yükselmiş, buna savaşın eklenmesi ile 450 dolar gibi bir düzeye ulaşmış, bu durum diğer tahıl ürünleri ve gıda ürünlerine de yansıyınca gıda enflasyonu görülmedik boyuta ulaşmış, gıda güvenliği ülkelerin bir numaralı sorunu haline gelmiştir. Diğer taraftan BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO); Afrika kıtasında iklim değişikliği, çatışmalar, Covid-19 salgını, Ukrayna-Rusya savaşı vb nedenlerle her beş kişiden birinin sağlıklı beslenemediğini açıklamıştır. FAO; gerekli tedbir alınmadığı takdirde mevcut gıda krizinin 2023 de küresel çapta bir gıda krizine dönüşebileceğine dikkat çekmiştir. Aslında gıda krizi daha fazla Afrika kıtasını tehdit etmekle birlikte, değişik boyutlarda tüm Dünya’da etkisini gösteren bir krizdir. Dünya’da 45 ülkede 50 milyon insanın kıtlığın eşiğinde olduğu, dünya genelinde 828 milyon insanın ise açlıktan etkilendiği görülmektedir.
Bu belirsizlik ve felaket senaryolarının gündemde olduğu bir dönemde Türkiye savaşın başından beri ortaya koyduğu, her iki tarafla dengeli diplomatik ilişkiler ve barıştan yana tavrını bir kez daha devreye sokmuştur. Yapılan İstanbul merkezli müzakereler meyvesini vermiş ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın riyasetinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Türkiye, Rusya ve Ukrayna’nın ilgili bakanları tarafından 22 Temmuz 2022 tarihinde “Tahıl Koridoru” mutabakatı imzalanmıştır. Mutabakat ile tahıl ve benzeri ürünlerin Ukrayna’ya ait 3 liman üzerinden emniyetli bir şekilde dünya pazarlarına nakli garanti altına alınmıştır. Türkiye’nin ısrarlı çabası ile kısa süre sonra 26 Temmuz 2022’de Koordinasyon Merkezi kurularak İstanbul’da faaliyetine başlamıştır. Anlaşmanın kapsamı 120 gün olup, 10 Ekim itibarı ile 304 gemi ile yaklaşık 7 milyon ton ürünün taşındığı açıklanmıştır. Anlaşmanın bitmesine yaklaşık 45 günlük süre kalmıştır.
Bu gelişmelerle Dünya tahıl ürünleri fiyatlarında hızlı düşüşler görülmeye başlanmıştır. Nitekim tonu 450 dolara çıkmış olan ekmeklik buğday fiyatları 330 dolar civarına (önceki yıl 250 dolar) düşmüştür. Diğer bazı ürünlerin Dünya fiyatlarında da düşüş eğilimleri söz konusudur. Tahıl ve benzeri ürünler yüklü gemiler hedef pazarlara ulaştıkça fiyatlardaki düşüş eğilimi giderek daha fazla hissedilir olmuştur. Bu durum Dünya’nın gözü önünde gerçekleşen Türkiye’nin kesin bir diplomasi zaferidir. Adeta Türk’ün Dünya gıda güvenliğine vurulmuş bir mührüdür. Temel gıdalar konusunda Dünya’yı rahatlatan, soluk aldıran bir girişimdir. Afrika’daki kıtlığın pençesinde kıvranan toplumlara sunulmuş bir umut ışığıdır. Bununla birlikte son zamanlarda Rusya Devlet Başkanının ifadesinde açığa çıkan Ukrayna limanlarından hareket eden gemilerdeki tahıl ve benzeri ürünlerin fakir ülkeler yerine daha çok gelişmiş batı ülkelerine gittiği gerçeği ortada olup bu durum Türkiye tarafından da teyit edilmiştir. Bununla birlikte dünya fiyatlarında ekmeklik buğdayın örneğindeki olduğu gibi tondaki 100 doların üzerindeki düşüşün tüm Dünya’yı olduğu gibi fakir ülkeleri de daha düşük fiyatla buğday ve diğer tahıl ürünlerini tedarik etme avantajına kavuşturduğu gerçeği de ortadadır.
Ancak; kalan sürenin taşınan miktar düşünüldüğünde, 25 milyon ton Ukrayna geçen sezon ürününü taşınması konusunda yetersiz kalabileceği değerlendirmeleri söz konusudur. Bunun için sürenin uzatılması zaten bir gereklilik olarak görülürken, yeni sezon ürünün taşınması da dünya gıda güvenliği ve kıtlık pençesinde kıvranan ülkelerin nefes alması için mutlak zorunluluk olarak görülmektedir. Bu amaçla tahıl koridoru anlaşmasının süresiz olarak uzatılması dünya üzerindeki gıda güvenliği baskısını azaltacak en önemli yol olarak görülmektedir. Bütün bu tablo yanında Rusya’da buğday üretimi pozitif sinyaller vermekte olup 90 milyon tonun üzerinde buğday üretimi ve bunun 40 milyon tonunu uluslararası pazarlara arz hedefi dikkat çekicidir. Müzakerelerin Türkiye önderliğinde Tahıl Koridoru anlaşmasının süresiz uzatılması kapsamına Rusya’nın tahıl ve tahıl ürünlerinin de dahil edilmesi üzerinde yoğunlaşması beklenilmektedir. Yine müzakerelerde bitkisel üretimde başat role sahip gübre ve hammaddelerinin de Rusya’dan dünya pazarlarına arzı konusu da gıda güvenliğini doğrudan ilgilendiren kritik bir başlık olacaktır. Ancak daha önce de değinildiği üzere gübre konusunun maliyetini etkileyen önemli bir unsurda enerji maliyetine bağlılığıdır. Enerji fiyatlarındaki yükselişin de ötesinde arz sorununun oluşturduğu temin sorunları, gübre krizinin bir diğer yönünü oluşturmaktadır. Yeni bir mutabakat olsa ve Rusya’dan gübre ve gübre hammadde ithalatının önü açılsa bile enerji arz sorunu çözülmedikçe sorun farklı boyutlarda tüm dünyada gıda üretiminin ve güvenliğinin önemli bir parçası olmaya devam edecektir. Bu sebeple tahıl koridoru anlaşmasının Rusya ürünlerini de kapsayacak şekilde süresiz uzatılması yanında enerjiyi de kapsayacak şekle evirilmesi başta Enerjide Rusya’ya doğrudan bağımlı olan AB ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyanın geleceğine umut olma açısından hayatı öneme sahiptir. Bu tespitlerimizi teyit eden ve yeni umutlar doğuracak şekilde Rusya Federasyonundan peş peşe açıklamalar gelmeye başlamıştır. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı “Türkiye Avrupa Birliği’ne gaz tedarikinin en güvenilir yolu olabileceğini kanıtladı” “Avrupa için Türkiye’de büyük bir doğal gaz merkezi kurabiliriz” “Türkiye’deki gaz merkezi sadece dağıtım için değil, fiyat belirlenmesi için de merkez” olabilir şeklinde önemli açıklamalarda bulunmuştur. Yine Gazprom Başkanı “Türkiye-AB sınırında gaz ticareti için platform kurmaya hazırız” şeklinde uygulamanın ipuçlarını vermiştir. Rusya Başbakan Yardımcısı “Yerini Türk Akıma bırakan Güney Akım boru hattının, zamanında toplam dört hat olarak planlanmıştı. Bu potansiyel talep olması, ilgili boru hatlarının güvenilir ve emniyetli bir şekilde işletilebilmesi koşuluyla Türkiye üzerinden Avrupalı tüketicilere gaz ulaştırmak için kullanılabilecek kapasitedir. Türkiye üzerinden Avrupa’ya 63 milyar metreküp gaz ihraç edilebilir” ifadesi ile konuyu ayrıntılandıran açıklamalarda bulundu. Tüm bu açıklamalar Türkiye’nin öncülüğünde Tahıl Koridorunun Enerji Koridoruna evirilmesi beklentileri ile uyum içerisindedir. Bu gerçekleşmesi son derece mümkün gözüken, enerji krizini çözme umutlarını yeşerten bir gelişmedir. Nitekim Avrupa’nın tamamında enerji temin zorlukları yaşanmakta, yükselen enerji fiyatları enflasyonları görülmemiş düzeye çıkarmakta, ülke ekonomileri resesyona girme tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır. Enerji krizi nedeni ile Avrupa’da çarkların dönmediği, Avrupa’nın en gelişmiş ülkeleri olan Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda İtalya’da bile dev şirketlerin üretimlerini azalttığı ya da durdurduğu haberleri peş peşe gelmektedir. Benzer durum İngiltere’de de söz konusudur. Yükselen enerji fiyatları, artan enflasyon, üretim daralması ya da durması ile günlük yaşamın zorlaştığı Avrupa’da bir de buna petrol istasyonlarında oluşan kuyrukların eklenmesi durumu daha dramatik ve içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmektedir. Bu açıklamalardan Türkiye üzerinden bir enerji koridoru oluşturulması Avrupa için enerji krizini hafifletmek açısından tek çıkış yolu olduğu anlaşılmaktadır.
Bu gelişmelere rağmen durumun çok kırılgan olduğu da ortadadır. Nitekim iki gelişme tahıl koridorunu bile riske sokmuştur. Bunlardan birincisi gemilerle tahıl ve benzeri ürünlerin Dünya pazarlarına nakliyesinin başlaması aşamasında Ukrayna Limanının vurulması, diğeri ise Kırım’ı Rusya’ya bağlayan Kerç köprüsünün havaya uçurulmasıdır. Tüm bunlara rağmen Tahıl Koridoru anlaşması Türkiye’nin yoğun gayretleri ile kesintiye uğramadan devam etmektedir. Ancak, savaşı kimlerin hangi hesapla başlattığı nasıl bulanık ise, aynı çevrelerin bu hesapları çerçevesinde savaşı yumuşatacak tüm gelişmeleri sabote etmek isteyecekleri ve bunun için de her şeyi yapmak isteyecekleri de ortadadır. Özet olarak Global ölçekte yaşanan gıda krizi (gıda güvenliği), yüksek enflasyon, yüksek enerji fiyatları ve enerjiye erişim sorunlarının (enerji güvenliği) çözümü tahıl koridoru anlaşmasının süresiz olarak Rusya tahıl ürünleri, gübre ve gübre hammaddelerini kapsayacak şekilde uzatılmasından ve Türkiye üzerinden enerji koridorunun tesisinden geçmektedir. Ancak, şu an Türkiye’nin pozisyon kazanmasından çekinen güçlerin, barıştan çok savaştan beslenen çevrelerin muhtemel oyun bozucu aksiyonlara kalkışmaları karşısında, son derece stratejik davranılmalı, tedbirler alınmalıdır, Bu süreç nihai olarak kalıcı ateşkesin sağlanmasının yolunu açacak, diplomatik çabaları da tetikleyecektir. Dünya barışına ve huzuruna hizmet edecek bu gelişmelerden insanlığın mahrum kalmasına izin verilmemelidir.
Ülkemiz Tarım ve Gıda Ürünlerinde dış ticaret fazlası olan bir ülkedir. Nitekim 2021 yılında Tarım ve Gıda Ürünleri Dış Ticaretinde 7,2 milyar dolar fazla vermiştir. Aynı husus Buğday ve Mamulleri Dış Ticaretinde de söz konusudur. Ülkemizde genelde olduğu gibi bu sezonda da iç tüketim ihtiyacını karşılayacak düzeyde bir buğday üretiminin (20 milyon ton) gerçekleştiğini değerlendirmekteyiz. Ancak dahilde işleme rejimi kapsamında buğdayın işlenip, mamul madde olarak ihraç edilmesi için her yıl belirli bir miktar buğday ithalatı yapılmaktadır (un, bulgur ihracatında Dünya’da birinci, makarna ihracatında ikinci bir ülke olarak, buğdayı yurt dışından alıp, katma değerini yükselterek Dünya’ya pazarlamak ekonomik ilkelerle uyumlu ticari bir faaliyet olarak görülmelidir). Bu ithalat coğrafi yakınlık, lojistik kolaylıklar, yüksek kalite ve uygun fiyat gibi sebeplerle ağırlıklı olarak Rusya ve Ukrayna’dan yapılmaktadır. Dolayısı ile salgın akabinde başlayan savaş ülkemiz buğday sektörünü hem ürün hem de girdiler üzerinden doğrudan etkilemiştir. Bu sebeple tahıl koridorunun açılması ile Dünya’ya sunulan imkanlardan ülkemiz de önemli ölçüde yararlanmıştır. Daha uygun fiyatla tahıl ürünlerine erişilebilmiştir. Böylece tahıla dayalı mamul madde ihracatında yakaladığı rekor düzeyi koruma ve artırma imkanına kavuşmuştur.
Ülkemiz bulunduğu coğrafi konum, uluslararası düzeyde birçok ülke işbirliğinde kurduğu güçlü enerji alt yapıları (enerji temin ve nakil hatları) ve enerji yoğun ülkelerle ikili ilişkileri sayesinde, enerji temininde bir sorun yaşamamaktadır. Nitekim kış öncesi bütün doğal gaz stoklarının yüzde yüz doluluğa ulaştığı açıklanmıştır. Bununla birlikte yükselen Global enerji fiyatlarından daha düşük dozda da olsa ülkemiz de etkilenmekte, buna bağlı olarak üretim maliyetleri yükselmektedir. Bu nedenle iyi bir gelişme yakaladığı yenilenebilir enerji (özellikle rüzgar ve güneş enerjisi ile atıklardan enerji elde edilmesi), nükleer enerji ve diğer enerji yatırımlarını hızla tamamlamalı (Akkuyu termik santralinin ilk ünitesinin 2023 yılının ilk yarıyılında açılacak olması, Sinop’ta yeni Nükleer Santralle ilgili sürecin başlatılma çabaları, Karadeniz’de keşfedilen doğal gazın yıl sonunda devreye alınacak olması gibi umutları artıran gelişmeler), yenilerini yatırım programına almalıdır. Böylece enerjide dışa bağımlılığı hızla azaltarak, enerjinin maliyetler üzerindeki yükünü hafifletme potansiyeline sahip olabilecektir.
Prof. Dr. Bayram SADE
Ulusal Hububat Konseyi
Yönetim Kurulu Üyesi