TAKVA ve TARİFİ

Günahların küçüğünü de büyüğünü de bırak, işte takva budur,dikenli

bir yerde yürüyen kişi dikenlerden korunmak için elbisesini topladığı

gibi sen de haram ve günah ortamlarında ve her zaman her yerde dikkatli ol ve kendini küçük büyük demeden tüm günahlardan koru,

şu günah ( nasıl olsa) küçüktür, yapsam zararı yotur deme, baksana koca dağlar küçük taşlardan oluşuyor,(aynen böyle küçük günahlara ısrar etmek, insanı büyük günahlara düşürüyor.)

Günahlar ilk defa akla gelen bir anlık düşünce

ile başlıyor(Mücerret ve kahrî yani elde olmayan ve gelip geçen düşüncelerde sorumluluk yok) ,sel suları da bir damla ile başlıyor( Damla boğmuyor ama damla damla göl oluyor)

 

Nasıl ki sünnetler vacibin eksiğini kapatıyorsa, sünnetler ve vacipler de farzın eksiğini kapatıyorsa, farzıyla vacibi ve

sünnetiyle, müstehap ve mendubu

ile bütün ibadetler (mesela Eş'arî mezhebine göre) imanın bir parçası ise, yani ameller imandan sayılıyorsa, haramlar, ma'siyetler, günahlar tahrimen mekruhlar, hatta tenzihen mekruhlar İslam adabına muğayir ve munafi sözler fiiller ve davranışlar da,o oranda imanı zayıflatır,zira iman artar ve eksilir.

İman eksilince haliyle takva da zedelenir, hatta sıfırlanabilir.

İnsanın tâat ve ibadeti arttıkça imanının da

ziyadeleşeceği ve artacağı görüşü ağırlık kazanmıştır.

 

Maturîdî mezhebine göre ise, amel imandan bir cüz' değildir, dolayısıyla iman ne artar ne  de eksilir, zira iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve a'zalarla tatbiktir.

Nesefi akaidi sahf:156.

 

Ey alemlerin rabbi olan Yüce Allah!  Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi küçük büyük bütün günahlardan ma'siyetlerden, haramlardan uzak eyle ve bizleri takva ehli kıl.

 

Ahmet ÖZKAN

Emekli Müftü