MİLLET KURTULMALI.!
Değerli okurlarım; soru so- rarak yazıma başlayacağım, her kesimi ile mutlu olama- dığımız günümüzde sebep nedir acaba diye soruyorum.? Hemen, hemen hepimiz beklentilerimizin yani arzu ve isteklerimizin etkisinde zama- na ve insanlığa bağlayaca- ğız mutsuzluğumuzu. Oysa mutlu olmak için önce huzurlu olmamızı gerektirmiyor mu.? Yürekten evet dediğinizi hissediyorum. Toplum yaşamın aynasıdır tezinden yola çıkarak, huzur dediğimiz mertebenin basamaklarından birer, çıkalım hadi. İnsanı bir terazi gibi şekillendirin gözünüzde; kefenin birini ruh, diğerini nefis farz edin, tartı denge horozlarını da akıl. Bu örneklemede ki olguların hangisi bir organdır.? Evet organ olamaya organ değil ama insanı insan yapan, Yüce Yaratıcı Allah c.c. “eşrefi mahlukat” olarak nitelendirdiği biz insanların olmazsa olmaz, değeri mukayesesinin mihenk taşları değil mi; (RUH-NEFİS-AKIL)… Şartlandığımız veya yapmaya kilitlendiğimiz her fiilin, eylemin, hatta hedefin kalıbını kendimizce belirleyip verdiğimiz mücadele mi doğru.? Yoksa yukarıda belirttiğim olgularımızın VİCDAN çakısı ile yapılmış hassas kalıba oturması mı doğru.? Biz insanlarda bulunan bütün organlar, diğer canlılarda da var bunu hepimiz biliyoruz. Peki bize şeref verip insan olarak yaratan Allah c.c bu kıymetli ruh-nefis-akıl gibi hayvanlardan ayıran özellikleri verirken karşılığında ne bekledi hiç düşündünüz mü.? İşte huzurun saklandığı gizemli sandığın anahtarı bu.! RUH’umuzu kirletmeden, NEFSİ’mize değerlerimizi kurban etmeden, AKLI’mızı kaybetmeden VİCDAN kalıbını zorlayıp kırmadan yaşayacağımız bir yaşam bizi huzurlu kılacaktır. Huzurlu olan mutlu olur.! Mutlu olan çevresine, mutluluk saçar, dolayısı ile toplum huzurlu ve mutlu olur.! Dünya da yaşanılabilir bir yer olur. Nasıl; kaliteli bir ürün kaliteli bir hammaddeden olur ise.? Kaliteli bir yaşam, kaliteli bir dünya, ancak ve ancak kaliteli insanlarla mümkündür. Kaliteli bir hammaddeyi, naif hassas ve maharetli bir usta işlediğin de nasıl bir şaheser ortaya çıkarır ise.? Tertemiz ruhlu, aklını kiraya vermemiş insan vicdan hassasiyetiyle ölümsüz bir isim bırakır gider darül bekaya; kıyamete kadar diller de destan olur yaşantısı. Nebi’ler, Ashab’lar, Alaadin-i Attarlar, Beyazıd-ı Bestamiler, Behlül-ü Dane’ler, Yunus’lar, Mevlana’lar onca aklımıza gelmeyen ama bildiğimiz dillerde dolaşan gönüllerde yaşayan güzel insanlar, huzur kaynağıdırlar. Olmalı değil mi; azizim.? İnsan, insan olmalı.! Vicdansız olmamalı.! Yaşayıp, yaşatmalı.! Şu üç günlük dünyaya değer katıp, tatlandırmalı.! Arkasından da hoş seda bırakmalı… Olmuyor ise.? Olgunlaşmaya gayrette etmiyor ise.?? Sevgi ve merhametten yoksun, kin nefret ekiyor ise.? Kahrı perişan olup soyu kurumalı.! Ki; millet kurtulmalı…