Ödeme Emri

Ödeme Emri
Ödeme Emri Her Şeyin Bittiği anlamı
taşımaz.
Sevgili okuyucularımız,
Ticari hayatımızı yakından ilgilendiren
vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı dahi
linde bizlerin yaşadığı kamunun alacağı
ile ilgili olarak ödeme emirlerinin tebliği
konusuna değineceğim. Bilindiği gibi
günlük yaşantımızı yakından ilgilendiren
ticareti hayatımızın resmi ve tek ortağı
olan devletimiz zamanında ödenmeyen
vergiharçresm ve diğer alacaklarını takip
etmektedir. Ödenmeyen kamu alacakları
için vatandaşmükellef gerçek ve tüzel ki
şilere ödeme emri tebliğ ederek alacağını
talep etmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun’un 58’inci madde
si uyarınca, kendisine ödeme emri tebliğ
olunan şahıs böyle bir borcu olmadığı
veya kısmen ödediği veya zamanaşımına
uğradığı iddialarıyla 15 gün içinde ödeme
emrine karşı dava açabilecektir.
Başta vergiler olmak üzere kamu
alacakları ve TMSF, SGK gibi kamu
kurumları kendi kanunlarında 6183 sayılı
Kanuna göre takip ve tahsil edileceği be
lirtilen alacakların takip ve tahsilinde 6183
sayılı Kanun hükümleri uygulanmakta ve
bu süreç ödeme emri ile başlamaktadır.
Ödeme emrinin düzenlenebilmesi için
kamu alacağının mevzuata uygun olarak
tahakkuk etmiş ve kesinleşmiş olması
gerekmektedir. Bu nedenle ödeme emri
düzenlenmeden önceki aşamada vergi
ve ceza ihbarnamelerine ilişkin tebligatın
kanun hükümlerine uygun olarak tebliğ
edilmemesi, ödeme emrinin mahkemece
iptal edilme sebebidir. Yine; tarhiyata
karşı dava açılmakla takip ve tahsil işlem
lerinin kanun hükmü uyarınca durması
gerekirken ödeme emri düzenlenerek
takip işlemlerine devam edilmesi veya
tarhiyata karşı açılan davada mahke
mece verilen ret kararı üzerine iki no.lu
ihbarname düzenlenmeden ödeme emri
düzenlenmesi ödeme emrini sakatlaya
cak nitelikte örneklerdir.
Ödeme emri, asıl borçlu hakkında
düzenlenebileceği gibi şirket müdürü
ve ortakları veya meslek mensupları
(SMMM/YMM) gibi asıl kamu borçlusu dı
şında müteselsil sorumlu olanlar hakkında
da düzenlenebilir.
Şirket müdürü veya ortağın hissesini
devretmesi sonrasında şirketle hukuki
bağı ve sorumluluğu kalmaması rağmen
devir tarihinden sonraki döneme ilişkin
şirketin ödenmemiş vergi borçların
dan haksız şekilde sorumlu tutulduğu
görülmektedir. Yargı kararlarında şirket
müdürü veya ortağının hissesini devrettiği
tarihten sonraki tarihte, şirket tarafından
yapılandırma kanunu hükümlerinden
yararlanma istemi yeni bir hukuki durum
olarak kabul edilmekte ve dönem olarak
şirket müdürü veya ortağın hisse devri
öncesi dönem bile olsa artık bu yeni vergi
borcundan sorumlu tutulamayacağı kabul
edilmektedir.
Zamanaşımına uğramış olma hususu
da ödeme emirlerinin iptal edilmesinde
oldukça yaygın sebeplerden birisi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Sadece tahsil
zamanaşımı değil tarh zamanaşımına
uğrayan kamu alacağı için de ödeme
emri düzenlenemez. Vergi idaresinin sırf
zamanaşımını kesmek amacıyla 35 lira
gibi çok cüzi ödemeler yaparak tahsil
zamanaşımı süresini kesmeye çalışsa da
vergi yargısında bu ödemelerin gerçek
bir ödeme olmaması nedeniyle dikkate
alınmadığı ve dolayısıyla kamu alacağının
zamanaşımına uğradığı kabul edilmek
tedir.
Şirket borçlarına ilişkin şirket müdürü
ve ortaklarına gidilebilmesi için ilk olarak
asıl borçlu şirketin takip edilmesi yeterli
olmayıp bu işlemlerin mevzuata uygun
olarak yapılması ve asıl borçlu şirketin mal
varlığının bulunduğu durumlarda, bu mal
varlığı unsurlarının haciz, satış ve paraya
çevrilmesi sonucunda kamu alacağının
tahsil edilememiş olması gerekmekte
olup, bu süreç tamamlanmadan şirketin
kanuni temsilcisi veya ortaklarının ödeme
emriyle takibe alınması hukuka aykırı
olacaktır.
Sonuç olarak, ödeme emri aşaması
hukuki olarak her şeyin bittiği bir aşama
değildir. Ödeme emri aşamasına gelinme
si nedeniyle “bu aşamada yapılacak bir
şey yok” şeklindeki yanlış bir algı mevcut
olup, açıklamaya çalıştığımız üzere,
ödeme emrine karşı ileri sürülebilecek pek
çok iddia ve sebep bulunmaktadır.